Yaşamında olumsuz sonuçlara yol açmasına ve kişiyi rahatsız etmesine rağmen tekrarlayan durumlarda (kendi davranış ve tutumları, maruz kaldığı davranış ve tutumlar, önemli dönemlerde yaşanan ve kişinin alıştığından daha farklı zorlanma ve sıkıntı hissi gibi), kişi bir psikiyatrik değerlendirmeye ihtiyaç duyabilir. Ayrıca kişi yaşadığı bazı belirtilerin bir psikiyatrik bozukluğa işaret ediyor olabileceğini düşünüp tereddütte kalabilir. Mevcut resmi tanı sistemlerinde psikiyatrik bozukluklar için belirlenmiş tanı kriterlerinden bazıları zaman zaman günlük yaşamın bir parçası olarak da yaşantılanabilir. Bu nedenle tanımlanmış birçok psikiyatrik bozukluğun tanı kriterlerinde, belirtilerin belirli bir süre boyunca bulunmasının yanı sıra, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer alanlarda işlevsellikte düşmeye yol açması kriteri de yer almaktadır. Ayrıca psikiyatrik bir tanı ile tedavi almış veya halen almakta olan ve iyilik halinde olan kişilerin de belirli periyotlarla takibi gerekebilir.
Farmakolojik tedaviler (ilaç tedavisi): • Bir bireyin ruh sağlığının belirleyicileri arasında bireyin kişisel tarihi, iç dünyası, sosyal ilişkileri gibi biyolojik etkenler de (genetik yatkınlık, hormonal değişiklikler, beyinde reseptör ve nörotransmitter düzeylerindeki değişiklikler) önemlidir. Biyolojik faktörler doğrudan psikiyatrik bozukluğun altyapısını oluşturabileceği gibi bireyin yaşamındaki bazı süreçler sonucunda da oluşabilir.
Bazı psikiyatrik bozukluklarda ana tedavi olarak veya psikoterapi çalışması ile birlikte, zaman zaman ise kişinin günlük yaşamını veya işlevselliğini etkileyen semptomların kontrolüne yardımcı olarak ilaç tedavisi gereklidir. Bazı durumlarda ise başvuran birey zaman kısıtlılığı, süreklilik sağlamakta zorlanma veya başka kişisel sebeplerle tedavi seçenekleri arasından farmakolojik tedaviyi tercih edebilir. Günümüzde, yapılan araştırmalar ve nörogörüntüleme çalışmaları ile çeşitli klinik durumlarda plaseboya göre etkinliği kanıtlanmış birçok ilaç bulunmaktadır. Yapılan psikiyatrik değerlendirme sonucunda veya psikoterapi çalışması sürecinde farmakolojik tedavi gerektiren bir klinik durumda, başvuran kişi ile birlikte tedavi gerekçesi, beklenen fayda, olası yan etkiler ve süreç içerisinde değişebilmekle birlikte öngörülen tedavi süresi konuşularak ilaç tedavisi başlanması önerilebilir. İlaç kullanım süresi boyunca hem kişinin kliniği hem de olası yan etkiler belirli aralıklarla değerlendirilir.
Farmakolojik tedavi için bilgilendirme yazısı özellikle psikiyatri için yazıldığı zaman, kısaca da olsa yaygın tereddüt ve endişelere yönelik bir not eklenmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü klinik deneyimim içerisinde karşılaştığım birçok kişi psikiyatrik ilaç tedavisi ile ilgili önyargılar, çevre ve toplumun bazı indirgeyici yaklaşımları ve duyduğu olumsuz tecrübeler nedeniyle tedaviye başvurmaya çekinmekte, tedavisini yarım bırakabilmekte, dolayısıyla tedavi gerektiren durumun yaratığı sıkıntıyı yaşamaya veya bu duruma ikincil gelişen olumsuz sonuçlarla boğuşmaya devam etmektedir.
Öncelikle ilaç tedavisine çevrenin tavsiyesiyle değil, hekim değerlendirmesi sonucu hekimle birlikte karar verilerek başlanmalıdır. Psikiyatrik ilaçlar, birçok farklı endikasyonda farklı dozlarda kullanılabilen farklı ilaç gruplarını içerir. Amaç, diğer tüm tıp branşlarında olduğu gibi belirtilerin tedavisi, hafifletilmesi veya iyilik halinde olan ancak yinelemelerle seyredebilen bir bozukluğun tekrarlamasının önlenmesidir. Bireyin kişiliğini değiştirmek, bireyi uyuşturmak veya bağımlı yapmak gibi gerçekdışı hedef ve gerekçeleri yoktur. Tüm ilaçlar gibi birtakım yan etkilere neden olabilir, bu yan etkiler her bireyde farklılık gösterebilir ancak genellikle hafif ve geçicidir. Psikiyatrik tedavide kullanılan tüm ilaçlar bağımlılık yapıcı özellikte değildir. Psikiyatrik ilaç tedavisi kullanmak her klinik durumda olduğu gibi tedavi gerektiren bir durum için olası çözüm yoluna başvurmaktır; zayıflık veya güçsüzlüğe işaret etmez.
Psikoterapi: Psikoterapi, tıbbi ve etik ilkelerle, mahremiyet gözetilerek, birtakım kurallara ve terapötik çerçeveye bağlı kalarak belirli sınırlar dahilinde uygulandığı takdirde yarar sağlayan, tedavi hedefleri olan, karşılıklı konuşma zemininde ve farklı ekollerin dayandıkları kuramlardan geliştirilmiş çeşitli tekniklerin kullanılabildiği bir tedavi yöntemi olarak özetlenebilir. Diğer bir deyişle terapi ilişkisinin diğer ilişkilerden ayrı olarak ruhsal sorunlarla ilgili çalışmaya olanak sağlayan özellikleri; hem terapist hem hasta/danışan tarafından sadık kalınan bir çerçevesinin olması, süreç içerisinde değişime uğrayabilse bile her zaman bir amaç doğrultusunda olması ve klinik etkinliği olan tekniklerin uygulanmasına dayalı olmasıdır. Psikoterapi çalışması terapiye başvuran kişinin adına karar vermeyi, davranışlarını yönlendirmeyi, öğüt vermeyi, yargılamayı içermez.